İçeriğe geç

Zaman , İnsan , Doğa ve vazgeçebilmek

Son 500 yıl insanoğlunun Dünya’yı tanıma mı yoksa tanıyıp darmadağın etme dönemi mi ?

Fazlaca faktörü içeren zamanın adeta inanılmaz  hızlandığı bir dönem olduğu aşikar.

Özellikle Coğrafi Keşifler , Dünya’nın bilinmeyen kalanının keşfedilmesi diğer taraftan bakınca da talan edilmesi için müthiş imkanlar sağladı. Hemen ardından gelen sanayi ve endüstri dönemleri , ardından modern çağın teknoloji nosyonu bizleri bugünlere getirdi.

Keşfedilmemiş yerlerin sahip olduğu tüm zenginlikler insanoğlunun sahip olma istencini olabildiğince kabarttı.

Fethetme kendini sahip olmaya bıraktı. Bu ikisi arasında derin bir fark var. Doğa’nın tüm kaynaklarını keşfetmekle , sahip olmayı istemek arasında derin fark bizi aslında buralara getiren ayrım oldu. Sahip olmak aynı zamanda sahip olduklarını korumayı, daha fazlasını istemeyi, sahip olunanların da paylaşılmama isteğini ve üst bir perdeden yönetme ihtiyacını doğurdu. Fark edilen insanoğlunun sahip olmayı , kullanmayı , yararlanmayı müthiş bir hırsla arzuladığı idi. Bu ana zafiyet kendi hem cinslerini de dahil olmak üzere üzerinde yaşadığı yer yüzünü aşırı  zorlamaya itti.

Bir kısım, insan denen varlığın evrimsel süreç içinde Doğa’nın bir parçası olduğunu ve bunların talan değil bir süreç olduğunu , bir kısım bütün bu olanların çürüme olduğunu , bir kısım bütün bu değişimlerin olabileceğini ama insanın akıl kılavuzluğu ile her şeyi daha iyi yönetebileceğini ama yönetemediğini bu nedenle bu noktalara geldiğimizi düşünüyor.

Olan üzerinden yürürsek ; sahip olma zafiyeti olarak görüyorum tamamen.

İnsanoğlu sahip olmaktan , kullanmaktan , fazlasıyla yararlanmaktan hiç vazgeçti mi ?

Ev , araba , yazlık , yoğun seyahatler , tüm tüketim malzemelerinin aşırı tüketimi , Doğa’da olmayan kendi ürettiği kimyasalların ortalığa saçılması , bunların atıkları, giyim kuşam , gıda tüketim yelpazesi , teknoloji gibi hayatın akışına kendini uyduruyorum sloganıyla ihtiyaçlarının ötesinde sahip olma isteğinden bir tutam vazgeçti mi ?

Oysa ki artan nüfus ve sınırlı kaynaklar zorlamayı zorunlu kılar. Zorlanacak tek ter ise kaynağın tek sahibi yeryüzüdür. Altını üstüne getirdiğimiz yeryüzü bir yasalar dizesi içinde kendini yürüttüğünden yasaları uyguladığı elementler  bozuldu. İnsanın yapmaya çalıştığı son 500 yılda doğa yasalarını yok sayıp ,  kendi yasalarını koyarak onu kendi idare etme isteği , nedeni ise sahip olma , kullanabilme , yararlanabilme isteği.

Bu durum da bir nevi doğanın süreci olabilir. İnsan da doğanın bir parçası ise akıl da aynı yasalardan çıktıysa ve bu yönde değişiyor ise bu süreç te yasaların bir devamlılığı olabilir. Çürüme dediğimiz bir sürecin parçası da olabilir. Ancak bugün farkındalığı artan sayıda devam eden insan sürece direnmek istiyor. Aklın var ve vazgeçebilirsin diyor. Bu kadar zarar vermeden doğa ile daha iyi iletişim içine girerek devam eden süreci değiştirebilirsin ama arzularından , hırslarından vazgeçerek…

Kısmen haklı bir direniş. Burada sorun vazgeçebilecek mi çoğunluk. Mevcut alıştığı teknoloji , seyahat , araçlar , villalar , evler ,  lüks tüketimler , kimyasallar , kozmetik , enerji kullanımı gibi ana unsurların sahip olma ve kullanma , yararlanma güdülerinden vaz geçebilecek mi ?

İkinci soru , vaz geçmiş gibi görünerek iki yüzlülüğüne devam edecek mi ?

Bütün bu modern çağın imkanlarından bir taraftan sonuna kadar faydalanıp , ardından doğa güzellemeleri yapmaya devam eden koca bir güruhu ne yapacağız ?

Yüzleşme insanoğlunun çaresiz kaldığı zaman önemsediği bir durum oldu. Bu yüzleşme de temel sahip olma , kullanma ve yararlanma durumları tehlikeye girdiğinde karşılaştığı bir zorunluluk sebebi ile sadece. Yani karşılaşma olanları kaybetme korkusuyla yüzleşmedir. Gerçek yüzleşme ise yaptıklarının , ettiklerinin hesabını kendini verebilme , sorabilme yetisidir. Ardından eyleme geçmiyorsa da sonuç alınamaz.

Vazgeçebilmek için ise yüzleşmek gerekir . Vazgeçebilmek ; gerçek ile , kendi ile aradaki arzularını , hırslarını kaldırarak olabilir.

İki yüzlülüğü bırakıp , kendimizle yüzleşerek , gerçekten arzularımızdan , hırslarımızdan vazgeçebilecek miyiz ?

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Twitter
YOUTUBE
Instagram