Bu yazı sadece “ … adına “ olarak düşündüğümüz , söylediğimiz , yaptığımız her şey “ adına “ sorular sormak için yazılmıştır.
“ … adına “ o kadar çok kullandığımız bir kelime ki. Yaşamımız içinde “ …adına “ söylediğimiz , düşündüğümüz , yaptığımız o kadar çok şey var ki.
Niye bir şeyler adına bir şeyler düşünüyoruz ya da söylüyoruz , yapıyoruz ? İnandıklarımızdan mı , alışkanlıktan mı , kolaycılıktan mı , ne kadar üzerinde düşündüğümüz şeyleri kendi ya da dışımızdakiler “..adına” söylüyoruz , düşünüyoruz ya da yapıyoruz.
Sevgi adına , ahlak adına , iyilik adına , doğrular adına çoğaltılabilir.
“…adına” konusunda dayanağımız nedir ? Kendi ya da dışımızdakiler adına dediğimiz bütün bu şeyleri nereden getirdik ? Enine boyuna düşündük mü ?
Yaşamımızda deneyimlediğimiz her şeyi nereye yerleştiriyoruz , nerede içselleştirip sonra bunları kendimize ve dışımızdakilere “ mutlak “ olarak nasıl sunuyoruz. Peşinden giderek , yaşamımızı aslında bu “…adına” dediğimiz şeylere göre nasıl kuruyoruz , nasıl geleceği de kurguluyoruz ?
Yani belleğimize yerleşenlerden çıkardığımız tüm bu “ ..adına “ tanımlar bugünü ve yarını ve tüm yaşamımızı nasıl şekillendiriyor ?
İyilik , ahlak ,doğruluk adına ; neye göre ,kime göre , hangi kurala göre , tanımı nasıl oturttuk zihnimize ? Yazıyı okurken bir çok neden aklınızdan geçecektir , inandıklarım , aile , toplum , okul , iş , okuduklarım , duyduklarım , izlediklerim gibi. Tüm bu adına dediğimiz anlamları üretebiliyoruz da , ürettiklerimizi tekrar tekrar düşünüyor muyuz ? Yoksa zaman içinde belleğimizden getirdiklerimiz içine yenilerini de ekleyerek , süreç içinde “..adına” olanları çoğaltarak bir öncekilerin üzerine ekleyerek devam mı ediyoruz ? Adına olanlar giderek yenilerle çoğalarak , alışkanlıklarımıza mı ekleniyor hem düşünsel hem davranışsal hem de söylemsel olarak ?
“..adına “ dediğimiz her olgunun , şeyin tekrar üzerinde düşünmek asli tutumlarımız arasında olduğunu düşünüyorum. “ ..adına” dediklerimiz ; bir kez tanımlayarak yürüdüğümüz tabularımız olmasın.
İhtiyaçların , korkuların , kolaycılığın , düşmemekten kaçmanın , kişilik olarak zayıflamamanın , zorlanmamanın “…adına” oluşturduğumuz tüm bu “…adına” ‘ların bir kez daha bir kez daha düşünülmesi gerekliliğini net olarak düşünüyorum.
Sevme , sevilme , anlama , yapma , söyleme , beklentiler , bugün , gelecek için tüm bu “..adına” olanları ayıklayıp , parçalarına ayırıp , alışkanlıkların bizleri nasıl bir korunaklı kafese soktuğunu ama kafesin iki amacı olduğunu , biri dışarıdan korumak diğeri de sizi orada tutmak olduğu üzerine yeniden düşünmenin “ bizi “ yeniden üreteceğini düşünüyorum.
Farkında olmadan “ bildiklerimiz “ öldürücüdürler. İçimize yerleşir , durdurur , bizi şekillendirir , kendimizi görmemizi engellerler. Kendini istediğin şekilde görmek güzeldir ama çoğu zaman yalancıdır aynalar…
“…adına “ aynaya bakıp alıştığımız yasalarımızı kullanmaktan başka bir şey değildir. Ve çıktığın yola hep geri dönmektir.
“ …adına “ olarak düşündüğümüz , yaptığımız , söylediğimiz , tavsiye ettiğimiz , yargıladığımız , sonuçlara vardığımız , değerlendirdiğimiz her olguyu yeniden düşünmek , değişmeye gönlünü açmaktır olsa olsa…