Yaşam boyunca kurduğumuz tüm ilişkilerin içinde istemediğimizi yapmak ya da tersi istediğimizi yapamamak gibi bir gizli baskıya “ maruz “ kalırız. Maruz kalmak diğer baskı çeşitlerinden daha uzun süreli ve daha etkili mutsuzluk sebebi haline gelebilir, ciddi kalıcı etkiler bırakabilir.
Maruz kalmak insanı nefrete sevk edecek kadar rahatsız edici olabilir. Yetiştiğimiz ailede , oturduğumuz mahallede , okulda , işte , sevgi ilişkilerinde , arkadaşlıklarda her ilişki kurulan alanda etkisini kolaylıkla gösterir. Sürekli ve farkettirmeden ilerler. Maruz kalmak sinsi sinsi yürür kişinin üzerine.
Konuyu iki boyuttan ele almak istiyorum ana başlık olarak , çocukluk ve ilerideki birey olarak sevgi ilişkileri üzerinden.
Çocuk bilinç seviyesine gelinceye kadar, anne baba , bakım veren ya da büyük kardeşlerinden başlayarak istemediği şeyleri yapmaya , istediği şeyleri yapmamaya zorlanır. Adına gelenek denir , ayıp denir , senin iyiliğin için denir. Birçok öğrenilmiş kılıf altında kendi hakkını koruyamayacak çocuk baskıya “ maruz “ kalabilir. Başarılı olmak, mükemmele yakın olmak, ağzı var dili olmamak, öğretmenleri ne derse yapmak zorunda olmak , uslu olmak, istenen yemekleri yemek, istedikleri arkadaşlarla gezmek, oyun saatleri , gideceği okul , seçeceği meslek , ileride yaşayacağı hayatın standartlarına kadar her şey bilinerek ya da bilinmeden yukarıdaki ve benzer kılıflar altında özellikle dikte edilir. Çocuk ise sadece maruz kalır ve uzun süre. İleride olası etkileri ; seçme yetenekleri azalır , kendine güveni sarsılır , ya tersini yapar , ya aynısını devam ettirir. Maruz kalan çocuğun özüne ait yetenekleri azalır. Olması gereken seviyede kendini ortaya koymakta zorlanır ta ki farkına varıp eksiklerini gidermeye karar verene kadar. Ancak o ana kadar bir çok travma daha yaşayabilir. Yanlış evlilik , yanlış iş seçimi , mutsuzluğa odaklılık , mükemmelin peşinden koşarak kendini tamamlama ihtiyacı , kararsızlık , kendine güvensizlik , kişilere güven duyma problemleri , bağlanma problemleri , sadakat problemleri.
Maruz kalmak direk şiddet içermeyebilir ama kişinin kendinde sert şekilde hissettiği baskı duyguları uyandırır. Sürekli eleştirilmek , mükemmele zorlanmak , kendi yaşayamadığı her şeyi çocuğa yükleyen ebeveyn , istemediğini yaşayan , yarınlarda da kendinin ne olduğunu anlamakta zorlanan bir bireyin yapı taşlarını koyar.
Maruz kalmak sevginin girdiği kişisel ilişkiler de de kendini gösterir. Maruz kalan çocuğun ileri de de aldığı darbelerle birden çok açmaz yaşamaya başlayabilir. Bağlanma problemi , bencilleşme , kendine dönük yaşama , standartları sürekli yüksek bir hayat özlemi , mükemmele yakın şartlar arama , fedakarlıktan her türlü kaçınma , güven problemleri , bunlara bağlı süregiden ilişkide değişen tutumlar sergileme örneklendirilebilir.
Bunların dışında ilişki içinde de maruz kalma diye bir durum söz konusudur. Kıskançlık , nerdesin soruları başlayan kontrol cümleleri , karşısındakinden mükemmeli bekleme , tahammülsüzlük , ortak sorumluluk almaktan kaçınma da ilişki içinde maruz bırakma örneklerinden.
Maruz kalma temelde kişiyi öfkeye sevk eden bir durum oluşturur. Yaptığımız her davranış veya sözü düşünerek , karşıda bıraktığı etkiyi önceden anlamlandırarak gerçekleştirmek gerekiyor.
Ebeveynler çocuğun bir birey olduğunu unutmadan hareket etmesi gerekiyor. Çocuk pelüş bir oyuncak değil ki sadece ebeveynin istediklerini icra eden bir oyun arkadaşı olsun. Her çocuk ileri de toplumda yer alacak bir bireydir. Yapılan her söz ve davranış onun düşünme , anlama , kavrama , hayat bakma şeklini direk etkileyecektir.
Her çocuk ileride aile oluşturacak , ilişki ağları kuracak bireydir. Sevgili , eş , arkadaş , işte bir konum sahibi olacak kişidir.
Maruz bıraktığımız her çocuk , maruz kalmaya ya da maruz bırakmaya aday olacaktır. Baskı öğrenilen bir tutumdur. Sonuçlarını kontrol edemediğimiz , her bireyde farklı yansımalar oluşturan bir tutumdur. Maruz bırakılan her kişi de sonuçları farklı olacağından , maruz bırakmaktan vazgeçilebilir ancak maruz bırakılanın yaşayacağı sonuçlar kestirilemez.
Sağlıklı bir toplum yaratmanın en önemli mekanı aile. Sağlıklı bireyler sağlıklı ailelerin ürünü olacaktır. Önce kendini sonra yaşamı seven , yaşama bağlı , yapmak istedikleri olan , kendine ait dünyası istekleri olan , nerede hayır nerede evet demesini bilen , kendine öz güveni gelişmiş , bilinç seviyesini günden güne arttırmayı bir yaşam biçimi olarak gören , vicdanlı , kendini koruyabilen , haklarını savunabilen, irfan sahibi bireyler yetiştirmek istiyorsak “ maruz bırakmaktan “ vazgeçmemiz gerekiyor. Her davranış ya da sözümüzün yapıldıktan sonra nerelere etki edeceğini hesaplamak ilk yapılacak değişiklik olmalı. Karşıdakinin hislerine tercüman olan kendimizdeki hislerdir , ne hissettiğimizi sapma olmadan anlayabilirsek maruz bırakma felaketinden uzaklaşacağız. Adım atmak bizim elimizde.
Yaşamımız bizim seçimlerimizin bir eseri olmalıdır.
Maruz kaldıklarımızın travmalarının sonuçları ile boğuşan bireyler değil…