İçeriğe geç

Geçmiş –Şimdi-Gelecek…

Nietzsche ; “ Anlamsızlık yaklaşıyor “ demişti…

Geçmiş ile bağların , bağlantıların kopartılması Aydınlanma ile mi , Rönesans ile mi yoksa Roma İmparatorluğunun çöküşüyle mi başladı ? Yani gelenek ve gelecek bağlarımızın kopması 21. Yüzyıl insanını nereye getirdi ?

 Felsefenin uğraştığı ana konu bütünlük problemi yüzyıllardır. “ Tümel “ , “ Kavram “ üzerinden yürümesi tekillerin bir bütünlük altına toplanma mücadelesidir. Zihnin işleme kuralları ile doğanın işleme kuralları arasında bir çözümleme,anlamlandırma ister.

Modern çağın feodal’den kopuşu , postmodern’in modern’den kopuşu ile yeni bir anlayışlar dizgesi gündemimize geldi.

Mevcut çağımızın ;  geçmişi ve geleceği şimdiden kopartma arzusu , şimdide kalma isteği , geçmiş ile geleceği yabancılaştırma , dil oyunlarının arkasına gizlenmeyle desteklemiş görünüyor. Mantık Bilimi’nin mugalata ve safsata olarak nitelediği durum yeni oyun alanı haline gelmiş gibi.

Belirsizlik , parçalanma , şimdide kalma , dil üzerinden yürüme , Ben’in derinliğinin yitimi gibi peş peşe sıralayabileceğimiz bugünkü toplumun yaşadığı hissiyat ; derin bir BOŞ’luk algısını yaratıyor. Felsefe bu boşluk hissiyatını ;  bütünlüğe , çözümlemeye  anlamaya yönelik tavrını sürdürüyor.

Karnavallaşma gibi yeni bir terim gelişmiş durumda. Belirsizlik , parçalanma , kurallılığın bozumu , Ben’in yitimi , dilin aşırıya götürülerek özgünlük adı altına gizlenmesi , şimdinin altın kural olarak ortaya koyduğu “ her şey gider “ sloganı altında toplanarak bu terime ulaşılıyor.

Hakikatin bilgisine yolculuk yerine gerçeklikten giderek uzaklaşan ,  dil esneklikleri , dil kurmacaları ile anlamlandırma revaçta. Çünkü belirsizlik , parçalama ile birlikte yürüyor. Düşünsel seviyede bu belirsizlik ve parçalanma , şimdi de kalma , geçmiş ile geleceğin bağlarını tümden kopararak , “ umudu “ şimdiye bağlama ise  Ben’in yitimine sürüklüyor çağın insanını.

Yeni bir gelenek anlayışı benimseme isteği anlamın içimizdeki hassas yerini oynatıyor her geçen gün. Değerler ile şimdi çatışmasını yarattığınızda , anlamlar yerinden oynar.

Bilinç kendi başına bir şey değildir , var olanların bilincidir diyor Sartre. Felsefe anlamlandırma , çözümleme ihtiyacını karşılayarak bilincin kendi üzerine katlanmasını ( refleksiyon ), kendine dışardan bakmasını sağlayarak , boşluk hissini ortadan kaldıracak önemli , çok önemli bir araç görevi görmektedir.

Geçmişin anlamlarını değerlerini ayıklamadan koparmak , geleceği “ her şey gider “ sloganı altında umutlarımızdan vazgeçmek ve şimdiye her şeyi sıkıştırmaya çalışmak , bilincin sürecini , serüvenini , anlam ihtiyacını ortadan kaldırmaya zorlar. Bu zorlama Ben’in yitimi ve boşluk hissiyatının ana nedeni olur önümüze çıkar…

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Twitter
YOUTUBE
Instagram