İçeriğe geç

Güncel ve Bulanıklaşma ; Yeni Çağ …

Son kırk yılın yeni dünyasını, koşullarını günceli takip ederek anlayabilmek , çözümleyebilmek pek olası değil. Teknolojinin ve sermayenin her gün oluşturduğu ve nedeni olduğu yeni cepheleri, bu cephelerin hareket alanlarını , ileride ortaya çıkaracağı sürecin sonuçlarını kestirmek bugüne yani güncele bakarak anlamayı yetersiz kılıyor.

Güncelin verdiği mesajları geri sararak ve ileriye dönüp bakmaya çalışmadan algılamak mümkün değil. İnternet , haber siteleri , sosyal medya , televizyon, diğer tüm iletişim ağları karşısında abandone haldeyiz. Bu durumdan çıkmak için güncelden çıkmaya , kaçmaya çalışmak ta bu nedenle olası değil , bir şekilde önümüze geliyor. Yukarıda belirttiğim teknoloji ve iletişim olanakları ve diğer insani ilişkilerimiz de konular mutlak hayatımızın bir yerinden geçiyor. Ama içimizde bir yerlerde bu gündelikten uzaklaşma isteği duruyor. Kısa süreli tatile kaçmak , teknoloji zımbırtılarından bir süreliğine de olsa uzak kalmaya çalışmak gibi çözüm yöntemleri bulunabiliyor. Bir kısmımız da tamamen güncelin dışında durmak için özenli davranarak labirentin içinden değmeden geçmeye , genele bakmaya , kavramlara yönelmeye , tümelleri düşünmeye çekiliyor.

Güncel aslında zihnin çalışma yöntemine de uygun olmasa da , geçmiş-bugün-gelecek arasındaki bağıntıları kurmamıza bizi zorluyor bu da olumlu tarafı olsa gerek tabi ki değerlendirebilene.

Güncelin etrafına birkaç konu daha eklenerek genişletilebilir. Zorunluluklar , olumsallık , özgür irade kavramları üzerinde yeniden yapılandırılabilir.

Yaşamın kendi doğası gereği zorunlulukları dışında , amaçlarını biz belirliyoruz. Kendinde bir amaçlılıktan söz edemeyiz. Einstein’ın dediği gibi ;  “ Tanrı zar atmaz “. ( Bu Spinoza’nın doğa/tanrısıdır.) . Zorunluluk olsa da ilerisi belirsiz bir ön kabulden bahsedebiliriz. Muktedir olmak başka , eylemek başka. Konu aslında Aristoteles’in “ bil fiil – bil kuvve “ ayrımı gibi , Spinoza’nın “ natura naturata – natura naturans “ ayrımları gibi. Spinoza’nın bahsettiği özgür irade olmadığı bizim günlük anlamda kullandığımız istediğini yapabilme özgürlüğünden farklı olarak , zorunluluklar esasında ön belirlenmişlik olmadan eyleyebilme özgürlüğüdür.

Yaşamın içine doğanın dışında insan yapımı zımbırtılar eklendikçe , insanın yükü güncelin etkisiyle giderek artıyor. Algılar , anlamlar , öncelikler değişiyor. Süre ile vakit arasında derin ayrım kapanıyor. Heideger’in ve Sartre’ın zaman ve varoluş hususlarında “ varolmak “ kavramı , tanımı yerleşik anlamlarından bugünkü yeni dünya insanı için giderek bulanıklaşıyor.

Güncel ile var olmak arasında sancı , zorunluluklar ve koşullar arasındaki diğer unsurlar ile birleşince bağıntıları kurmak , anlamlandırmak , çözümlemek zorlaşıyor. Çağımız insanının büyük bölümü gündelik sorunları çözerek ara ara da sorunlardan uzaklaşarak giderek daha basit bir yaşamı tercih ediyor , sistem de zaten gündeliğin içinde bunu dayatarak bu durumu destekliyor. Yükün ağırlığının farkında da olunca çözüm bulanıklaşıyor. Gündelik hayat ile gündelik seçimler , öncelikler yaşamımızın gidişatını belirleyen temel etmenler haline geliyor. İlişkilerin , iletişimlerin şekli , boyutu anlamı değişiyor. Zamanı kısalıyor , içeriği sığlaşıyor. Bu kötü – iyi gibi kavramlarla açıklanabilecek bir durum değil, bu bir dönüşüm , insan ve topluluklar , toplumlar eliyle top yekün yapılıyor. Gündelikten kaçmak adına daha farklı yöntemler bulunuyor. Alıcısı çok olan ama anlam ve derinliği az , tüketime dayalı seçenekler , gündelik hayatın kendine benzer şekilde genel geçerler üzerine kuruluyor. Sorunun kendiyle çözümü aynı hale geliveriyor. Çıkmaz sokağın iki tarafı kapalı haline geliyor. İki kapı aynı avluya çıkar halde.

Mevcut sorun ; sorunu ortaya çıkaran nedenler çözümlenmeden, anlamlandırılmadan alternatifler üretilebilmesi mümkün değildir. Bu  bireye ait niyet , seçim ve kendi oluşturacağı koşullar meseleleridir aslında.Herkes kendi seçimlerinin sonuçları yaşar , başkasını etkilediği yer durması gereken yerdir , duruluyor mu diye sorarsak cevap hayır olacaktır. Özgürlük , kendilik , farkındalık , bilnçli olmak gibi kavramların içi boşaltılıyor , onlarda gündelik hareketin, tüketimin içine boşaltılıyor.

Mevcut koşullardan şikayet eden aynı zamanda o koşulların nimetlerinden yararlananların aynı kişiler olması ile de takdire şayandır.

Şöyle bir sosyal medya da gezerseniz özgünlük adına yapılanlar birbirlerinin kötü kopyalarından çok farklı değil. Farklı ve özgün olmaya çalışıldıkça aynılaşılıyor , gündelik içine daha çekiyor ama farkında olan da olmak isteyen de sanırım az.

İklim krizi protestosuna araçlarıyla giderek , doğal yaşamı koruma , insanları aydınlatma , bilgi aktarma görevi üstlenmiş kişilerin enerji şirketlerinin sponsorluklarını alarak bu misyonlarını sürdürmeleri gibi tenakuzlar da hayret verici olsa da hiçbir şekilde umutsuz olmamak gerekir. Düşünenlerin , kılı kırk yaranların  emek verenlerin, bilinçlenmek , hakikatin yolculuğunda yürümek için gayret gösteren insanlar var.

Ayakta kalacak olanlar uzun vade de ; vicdanı , yüreği , umudu , bilinç düzeyini artırmak isteyen iç sesi , yaşamı anlamak – çözümlemek için derdi olan , üreten , yalnız kalmaya cesareti olan , hevesleri değil idealleri olan , sorumluluk alan , aldığı sorumluluğu bilecek yetkinliğe sahip olan , öğrenmeye – bilgiye açlığı olan , sevmeyi – sevilmeyi değer bilen , gündeliğe değil değerlerine yatırım yapan , en önemlisi kendi hakkında seçimlerini yapabilecek bilinç, eğitim ve iradesi olan her birey gündeliğin ve çağın hastalıklarından , bulaştıracağı musibetlerden uzak durabilen bireydir.

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Twitter
YOUTUBE
Instagram