İçeriğe geç

Doğduğun toprakların basamaklarını seveceksin..

Satırlara başlarken çok zorlanacağımı biliyorum, bilerek başlayacağım. Derin , geniş zihnin ve kalbin tüm sınırlarına ve sinir noktalarına dokunacak bir şekilde kelimeler.

Geçmiş olmadan bugünden ve yarından bahsetmek olanaksızdır. İnsan zihninden belleği çıkarırsak ortada hiçbir şey kalmayacaktır. Bugünün bağlantısını kuran , anlamlandıran , değerlendiren bunlara neden olan geçmiştir , bellektir. Yunan tarihinde 9 müz olarak bilinen 9 kız kardeşin doğduğu Zeus’un aşk kadınının yunanca ismi  “ bellek “ ‘tir. Bellek topraktır. Doğduğumuz , suyundan , güneşinden beslendiğimiz serpildiğimiz yerdir. Doğduğun topraklara kavramsal olarak lanet okumak anı yaşamak anlamına gelmez , gelemez. Geçmiş basamaklar , yürümeler sürekliliğidir. Attığın adımlara , çıktığın , indiğin tüm basamaklara yeniden dönmen gerekir. Her bulunduğun zaman kesintinden geriye o anlara farklı bakış açısıyla bakmamıza sebep olur. Geçmişi bırak , anda kal naraları temelden son derece yoksundur.

Geçmiş belleğin adıdır aslında. Geçmişi bellek yardımıyla zihin çözümler , bunu da zihin bilincin gelişmesiyle her şeye yeniden yeniden bakarak yapar. Alır içinde çözümler tekrar tekrar gözden geçirir , nedenlerini ve sonuçlarını değiştirmek için kendinde dönüşümlere gider.

Geldiğin toprakları sevmeli insan , anlam yüklemelidir. Bellek geçmişi bugüne sonra da bugünü yarına taşır.Bu muhteşem özelliğiyle geçmişi değil bugünü anlamamızı geleceği yapılandırmamızı , dönüşümün çarklarını hareketlendirir. Bir saniye öncesini , 10 yıl öncesini hatırlamıyorsun bugün zaten ortada yoksundur. Varlık ile varoluş arasındaki ayrımı bilmemek , geçmiş – bugün ve gelecek bağıntılarını kurmayı imkansızlaştırır.

Doğduğumuz ve sonra yaşadığımız tüm zaman – mekan birleşimlerini sevmek gerekir anlamak , anlamlandırmak için.

Bellek , topraktır . Üretir , büyütür , yeniden yeniden yeniler kendini. İçinde bulunduğun bilinç durumunu yaratır , bilincin kendi üzerinde düşünmesi için tüm olguları , olayları önüne serer. Yaptıklarından , ettiklerinden pişmanlık duymak başka , yeniden yeniden onlara bakarak anlamlandırmak ve şu an oturduğun direksiyonu yeni yollara çevirme kabiliyeti kazanmak başkadır. Üstelik pişmanlık , yaptığından sıkıntı duymak ; anlamlandırabilme , çözümleyebilme  kabiliyetleri sayesinde olumsuz değil olumludur.

Arabesk olmak , sorunun , sıkıntının içinde kaybolmak ile sorunu alıp önüne koyup , anlamaya çalışmak , çözümlemelere gitmek başkadır. Her şey olumlanabilir , olumsuz yanlar ile yüzleşebilirsek. Kalıpları , hazır satın aldığımız , bize öğretilen şeyleri sorgular isek , doğru sorular ile ilerler isek , ayrımlara gidebilir isek , anlamaya çalışır isek bilinç dün – bugün – yarın arasında güçlü ve sağlıklı bir bağ kurar. Ön yargı belleğin bir suçu değildir , yanlış kullanımın sonucudur. Geçmişten kurtul , kalıplardan kurtul , anda kal sadece gazete manşeti tarafıdır. Arkasında çözümlenmesi, gereken , bağıntılarının kurulması gereken bir çok eleman bulundurur. Sadece reddetmek kendi başına bırakıldığında uçurumdan kendini aşağıda atmaya benzer. Anda kalmak için uçurumdan kendini bırakır gibi bütün olmuşlardan , düşüncelerden , geçmişten , olanlardan kurtulmaya çalışmak , atlarken , havada süzülürken zevk verebilir , yere çakıldığınızda ya yokluk ya da büyük acılar bırakacaktır.

Derinliği olmayan , iyi düşünülmemiş , bilgiyle , anlamla , çözümlemelerle , sorularla desteklenmemiş cümleler kurarak ; “ düşünceden – zihinden “ kurtul mottoları çürütür insanı o anın içinde. Sorunların üstesinden gelmenize yardımcı olmaz. Yaraların üzerine hemen acıyı kesecek malzemeler basarak an’daki sorunu çözmüş gibi görülebilir ama arkası enfeksiyondur. Tatlı laflar günü kurtarır , sizi gerçekten uzaklaştırır. Olumlu düşünebilme , anlamlandırma bilinç seviyesinin yükseltilmesiyle , kendiniz ile hakikat üzerinden karşılaşma cesaretinizle mümkündür.

Kullandığımız kelime ve kavram ayrımlarını yapmadan düşünmeye çalışmak tekersiz arabadır. Bir yere götürmez , kısır döngülerde boğulmaya yol açar. Günlük çözümler kalıcı sorunları yaratır.

Bellek , geçmiş , doğduğun toprak aynı şeyleri betimler durur. Birleştiği önemli durakları kaçırırsak yanlış durak – duraklarda ineriz. İnip binmek eylemdir ama amacı olmayan , derinliği olmayan eylem sonuçsuzdur , çözüme ulaştırmaz.

Belleğimize , doğduğumuz topraklara sahip çıkmak bize bugünü anlamamızı , geleceği dönük alt yapılarımızı oluşturmamızı sağlar. Gerilere dönüp tekrar tekrar bugün bilinciyle baktığımızda bambaşka bir manzara ile karşılacağız. Ergenlikten çıkış olarak Kant’ın belirttiği aydınlanma aslında Platon’un mağara metaforu gibi ışığa yürümektir. Geçmişin meşaleleri yanıyor. Geçmiş ; pis , karanlık , unutulması gereken zaman aralığı değil , üzerinde yeniden yeniden düşünülmesi gereken hayatımızın devam eden sürecinin toplamına etki eden , bütünün tamamına değen şemsiyedir.

Aklın sınırlarını anlamak , aklın yasalarını anlamak bize geçmiş – bugün ve gelecek konusunda üzerinde çalışacağımız , oynayacağımız , mutlu olacağımız , öğreneceğimiz tüm duygulara ve düşüncelere ait toprakları açar. Ayrıca bu toprakları nasıl , neden işleyeceğimizi de gösterir. Bilinç bellek olmadan yoktur. BEN bellek olmadan yoktur. Bellek sadece geçmişe atıf yapmaz dünü – bugünü ve yarını kapsar , kucaklar. Bellek topraklarımızdır.

Doğduğumuz , büyüdüğümüz , yaşadığımız hayatımıza girmiş topraklara sahip çıkmak , onları anlamlandırmak , üzerinde yeniden yeniden düşünmek hem zihin evrenimizi hem duygu evrenimizi değerli kılacaktır.

Social media & sharing icons powered by UltimatelySocial
Twitter
YOUTUBE
Instagram